Ruhumun Kıyısında
Bazen insan, koca bir günü sadece düşünerek geçirir. Bir duvarın kenarına yaslanır gibi yaslanır zamana; konuşmadan, kıpırdamadan, sadece kalbinin iç sesini dinler. Ben de öyleyim işte, bazı günler sessizce oturup ruhumun kıyısına iniyorum. Ne kalabalıklara karışmak istiyorum ne de her şey yolundaymış gibi davranmak. İçimde dalgalar var, bazen hafif hafif kıyıya vuran, bazen bir taş gibi sessizce dibe çöken… Ve her biri başka bir hayal getiriyor beraberinde. Kimi zaman, içimde suskun bir çocuk oturuyor. Gözleri uzaklara dalmış, elinde hiçbir şey yok, sadece hayal ediyor. Gördüğü şeyler gerçek değil belki ama, hissettirdikleri öylesine tanıdık ki… O çocuk ne oynamış ne koşmuş, ama yine de içinde bir salıncak var, hayali bir ağaca asılı. Bazen rüzgarla sallanıyor, bazen sessizce durmuş, kendi içine bakıyor. Ve ben, o çocuğu hiç susturmuyorum. Çünkü o benim. Hayatın kenarında kalmış ama hayal kurmaktan vazgeçmemiş hâlim. Bazı sabahlar var mesela… Pencerenin kenarında otururken gökyüzüne takılıyor gözüm. Bulutlar dans ederken, içimde bir şey kıpırdıyor. “Bugün de geçecek,” diyor iç sesim. Ama o cümlede hüzün yok, kabulleniş var. Sessiz bir direnç. Gülümseyen bir sabır. Çünkü bazı hayaller, hemen gerçekleşmez. Bazıları büyür önce, kök salar, bekler. Ve ben beklemeyi öğrenmiş bir kalbim artık. Bazen bir şarkı çalıyor fonda, ve bir an geliyor, her şey duruyor. Gözlerimi kapatıyorum. İçimde bir deniz beliriyor. Dalgalar yavaş yavaş ilerliyor, taşların arasından geçiyor. Her dalga, geçmişten bir iz taşıyor; bazen bir özlem, bazen bir söz, bazen bir sessizlik. Ama o taşlar yerinden hiç kıpırdamıyor. Çünkü ben artık o taşlar kadar sağlam durmayı öğreniyorum. Her darbede biraz daha kendim oluyorum. Geceler en çok sevdiğim vakitler oldu son zamanlarda. Geceler susuyor çünkü. Kimse acele etmiyor, kimse bir şey beklemiyor benden. Sadece ben ve yıldızlar… Onlarla konuşmayı öğrendim. Bazen gözlerimi kapayıp “geldim” diyorum içimden. Çünkü artık kimseye değil, kendime varıyorum önce. Ve öğrendim ki… Ruhun kıyısında durmak, bazen kalbinin en derinine inmektir. Herkesin gitmek istediği yerler olur; benimki hep içimdeydi. Sözlerle değil, sessizlikle doluydu. Kalabalıkla değil, iç huzurla… Bir hayalin gerçek olmasından daha kıymetlisi, o hayalin bir gün gerçek olabileceğine hâlâ inanabilmektir. Ve ben hâlâ inanıyorum. Çünkü bir zamanlar dut ağacımız vardı… Gerçekti. Ve altında kurulmuş küçük bir salıncağım… İşte tam oradaydı sığınağım. Yalnızdım ama yıkılmıyordum. Ne zaman kalbim daralsa, o ağacın gölgesine sığınırdım. Rüzgârla birlikte sallanırken, hayalleri de dalgalanırdı içimin. Salıncağı çok kimse sallamamış olabilir, ama ben içimde her gün oraya giderim hâlâ. Sessizce oturur, toprağın kokusunu çekerim içime. Orası benim çocukluğum değil belki, ama kendimi bulduğum yer… Hayatın bana sunmadığı oyunları, ben hayal gücümle ördüm. Beni dışlayan kalabalıklara inat, iç dünyamı genişlettim. Ve şimdi, geçmişe bakınca fark ediyorum ki… En güzel sarılmaları belki hiç yaşamadım, ama en derin sevgiyi ben içimde büyüttüm. Güneşin batışına bakmayı çok severdim çocukken. Öylece uzun uzun oturur, bir kıyıdan ufka dalar, sayardım geçen gemileri. Her biri uzak bir hayalin taşıyıcısıydı. O gemilere hiç binmedim ama hepsine bir şeyler yükledim: umutlarımı, yarım kalmış dileklerimi, eksik sarılmalarımı… O gemiler gitse de ben hâlâ orada, kıyıda, hayallerime bakan çocuk olarak kaldım. Bazen duruyorum şimdi. “Bunca yıldır hâlâ aynı yere mi bakıyorsun?” diyorum kendime. Evet, aynı yere… Ama her seferinde başka bir umutla. Çünkü bazı hayaller gerçekleşmese de içimizi yaşatır. Ve bazı insanlar hiç çocuk olamasa da, kalplerinde çocuk kalan bir yer vardır. Benim kalbimde o çocuk hâlâ nefes alıyor. Ve şimdi… Bu satırları yazarken, ellerim değil kalbim tutuyor kalemi. İçimde ne bir sitem var ne de bir şikayet. Sadece bir teşekkür:
Hayal kurmaktan vazgeçmediğim için. Kendi içime dönebildiğim için. Ve hâlâ umut taşıyan bir kalp olduğum için… Ve eğer bir gün, biri çıkıp da bana “Neden bu kadar inatla hayal kuruyorsun?” derse, sadece gülümserim ve şöyle derim: “Çünkü ben bir hayalin içinden doğdum, gerçekleşmeyen düşlerimle büyüdüm, ve hâlâ ruhumun kıyısında kendime sarılacak bir yer arıyorum.”

Yorumlar
Yorum Gönder