Eylül’ün Kalbine Dokunmak

 


Eylül geldiğinde gökyüzü daha farklı parlar, sanki yazın bütün telaşını içinde saklamış ve artık huzura kavuşmak istermiş gibi. Güneş, yakıcı değil de usulca dokunur tenimize. Rüzgârın taşıdığı serinlik, yazın yorgunluğunu alıp götürür de yerine dinginlik bırakır. İşte Eylül’ün büyüsü tam da budur: ne yaz gibi aceleci ne kış gibi ağırdır; ikisinin arasında, geçişin en narin halidir.

Eylül, bana hep “ara” olmayı hatırlatır. Bir şeylerin bittiğini ama bir şeylerin de başlayacağını fısıldar. Sararan yapraklarda bir veda vardır ama aynı zamanda yeni tomurcukların haberi gizlidir. Bazen insanın yüreği de tıpkı Eylül gibi olur; hem kırgınlıkları hem umutları aynı anda taşır. Geçmişe özlem duyar, geleceğe de umutla bakar.

Yürüdüğüm yollarda, ayaklarımın altında çıtırdayan yaprakların sesi bana yaşamın döngüsünü hatırlatır. Her şeyin bir vakti, her şeyin bir devri olduğunu söyler. Biter, evet; ama ardından yeniden başlar. İşte Eylül de tam olarak bu döngünün öğretmeni gibidir. Öğretir ki; hiçbir şey sonsuza dek sürmez, hiçbir hüzün kalıcı değildir, her fırtınanın sonunda huzurlu bir gökyüzü açılır.

Eylül aynı zamanda içe dönmektir. Yazın koşuşturmacasında unuttuğum kendimi yeniden hatırlamak gibidir. Bir kahve alıp pencere kenarına oturmak, rüzgârın taşıdığı kokuları içime çekmek, göğe bakıp düşüncelerimi salmak… Eylül bana hep böyle bir iç yolculuğu armağan eder. Sanki “Dur ve kendine bak” der. Ve ben bu çağrıyı her yıl yeniden duyarım.

Ama bilirim ki Eylül sadece hüzün değildir. Eylül, umutla doludur aslında. Gökyüzünün mavisi hâlâ masumdur, güneş hâlâ sıcacık ışığını verir, akşamlar ise insana huzur dolu bir yavaşlık getirir. İnsan farkında bile olmadan yeni hayaller kurar bu ayda. Belki bir defterin ilk sayfasına yazılacak satırlar, belki de kalbin derinliklerinde büyüyen bir dua… Hepsi Eylül’ün sessiz ama güçlü dokunuşunda gizlidir.

Bir yanım geçmişe döner; yaşadığım anları, kaybettiklerimi, yarım kalan düşlerimi düşünürüm. Ama diğer yanım geleceğe yürür; umutla, sabırla, yeni başlangıçların mümkün olduğuna inanarak… Çünkü Eylül bana hep şunu söyler: “Her şeyin bir zamanı var. Sen yeter ki beklemeyi bil, hayatın sana getirecekleri var.”

Ve ben inanırım… Tıpkı sararan yaprakların düşerken toprağa yeniden hayat vermesi gibi, biz de yaşadıklarımızla yeniden filizleniriz. Düşlerimiz yeşerir, yarım kalan yanlarımız tamamlanır. Eylül işte bu yüzden güzeldir. Çünkü hem geçmişin gölgesini hem geleceğin ışığını aynı anda taşır.

Şimdi göğe bakıyorum… Bulutlar ağır ağır süzülüyor. İçimde tarifsiz bir huzur var. Belki biraz hüzün, evet; ama çok daha fazlası umut. Çünkü biliyorum ki her Eylül, yeni bir başlangıçtır. Ve her başlangıç, kalbimize yeniden yaşama sevinci taşır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YENİ BAŞLANGIÇLARA...

KİMSE GÖRMESEDE BÜYÜYEN BİR ÇİÇEĞİM BEN...

"Bir Gün Mutlaka”