Kayıtlar

Eylül’ün Kalbine Dokunmak

Resim
  Eylül geldiğinde gökyüzü daha farklı parlar, sanki yazın bütün telaşını içinde saklamış ve artık huzura kavuşmak istermiş gibi. Güneş, yakıcı değil de usulca dokunur tenimize. Rüzgârın taşıdığı serinlik, yazın yorgunluğunu alıp götürür de yerine dinginlik bırakır. İşte Eylül’ün büyüsü tam da budur: ne yaz gibi aceleci ne kış gibi ağırdır; ikisinin arasında, geçişin en narin halidir. Eylül, bana hep “ara” olmayı hatırlatır. Bir şeylerin bittiğini ama bir şeylerin de başlayacağını fısıldar. Sararan yapraklarda bir veda vardır ama aynı zamanda yeni tomurcukların haberi gizlidir. Bazen insanın yüreği de tıpkı Eylül gibi olur; hem kırgınlıkları hem umutları aynı anda taşır. Geçmişe özlem duyar, geleceğe de umutla bakar. Yürüdüğüm yollarda, ayaklarımın altında çıtırdayan yaprakların sesi bana yaşamın döngüsünü hatırlatır. Her şeyin bir vakti, her şeyin bir devri olduğunu söyler. Biter, evet; ama ardından yeniden başlar. İşte Eylül de tam olarak bu döngünün öğretmeni gibidir. Öğretir ki...

"Bir Gün Mutlaka”

Resim
Bazen düşünüyorum da, hayat hep aynı yerde kalmıyor. Zaman ilerliyor, mevsimler değişiyor, insan büyüyor… Bazen istemese de. Bazen yorgun düşse de. Ama her şey bir şekilde devam ediyor.  Bugün elimde olmayan şeyler yarın mümkün hale gelebiliyor. Şu an çok uzak görünen hayaller, bir sabah ansızın yakınlaşıveriyor. Ve insan o zaman anlıyor ki, umut dediğimiz şey sadece beklemek değil, aynı zamanda içten bir kabulleniş. “Henüz olmadı ama bir gün olabilir” diyebilmek mesela. İşte tam da bu cümle, hayata tutunmanın ta kendisi. Ben de öyle yapıyorum. Her sabah gözümü açtığımda, bir gün daha geçmişin zincirlerinden uzaklaştığımı biliyorum. Belki hala yolun başındayım. Belki hala çok şey eksik. Ama içimde tamamlanan bir şeyler de var artık. Eskiden hayal bile edemediğim şeylere bugün tebessümle bakabiliyorum. Bir ev düşün mesela… İçinde huzurun yankılandığı, perdelerinin hafif rüzgarla dans ettiği bir ev. Camlarından gün ışığı süzülüyor, duvarlarında sevdiğin tonlar var. Bahçesinde rengâ...

İçimdeki Yollar..

Resim
Her yol, insanın içinden geçer. Gördüğün dağlar, duyduğun rüzgâr, yürüdüğün taşlı yollar… Hepsi aslında ruhunun yansımalarıdır. Her kıvrım, kendi kalbinde sakladığın bir hikâyeyi gösterir. O yüzden bazen bilmediğin bir yola bile adım atarken tuhaf bir tanıdıklık hissedersin. Çünkü aslında yeni bir yere değil, kendine doğru gidiyorsundur. Yol uzadıkça, sessizlik sana konuşmaya başlar. Ağaçların arasından süzülen rüzgâr, "Bıraktığın yükleri geride bırak" der. Gökyüzü, bulutların arasından gülümseyerek "Kendini affet" diye fısıldar. Adımlarını attıkça anıların ağır çantasını toprağa bırakırsın. Çünkü bu yol, sadece varmak için değil, unuttuklarını hatırlamak, hatırladıklarını onarmak içindir. Bazen de yol, sadece toprağın üzerine basarak yürünen bir çizgi değildir. Asıl yolculuk, insanın kendi içine doğru başlar. Her adım, geçmişin yankılarına dokunur; her nefes, geleceğin sessizce çimlenen umut tohumlarını taşır. Yol seni bir yere götürmez aslında… Yol, seni yenid...

Ruhumun Kıyısında

Resim
Bazen insan, koca bir günü sadece düşünerek geçirir. Bir duvarın kenarına yaslanır gibi yaslanır zamana; konuşmadan, kıpırdamadan, sadece kalbinin iç sesini dinler. Ben de öyleyim işte, bazı günler sessizce oturup ruhumun kıyısına iniyorum. Ne kalabalıklara karışmak istiyorum ne de her şey yolundaymış gibi davranmak. İçimde dalgalar var, bazen hafif hafif kıyıya vuran, bazen bir taş gibi sessizce dibe çöken… Ve her biri başka bir hayal getiriyor beraberinde. Kimi zaman, içimde suskun bir çocuk oturuyor. Gözleri uzaklara dalmış, elinde hiçbir şey yok, sadece hayal ediyor. Gördüğü şeyler gerçek değil belki ama, hissettirdikleri öylesine tanıdık ki… O çocuk ne oynamış ne koşmuş, ama yine de içinde bir salıncak var, hayali bir ağaca asılı. Bazen rüzgarla sallanıyor, bazen sessizce durmuş, kendi içine bakıyor. Ve ben, o çocuğu hiç susturmuyorum. Çünkü o benim. Hayatın kenarında kalmış ama hayal kurmaktan vazgeçmemiş hâlim.  Bazı sabahlar var mesela… Pencerenin kenarında otururken gökyü...

Hayal

Resim
Bazen gözlerimi kapattığımda, bir başka dünyaya uyanıyorum. Ne adım var orada, ne bedenim. Sadece bir varlık gibi süzülüyorum sessizliğin içinde. Kalabalıklardan uzak, seslerden uzak, beklentilerden uzak bir yer... Adı yok ama ben hep "hayal" diyorum ona.  O hayalde küçük bir ev var, beyaz duvarlı, ahşap çatılı. Girişinde saksılarda çiçekler... Rüzgârda yaprakların usulca hışırdadığı, sabah kuş sesleriyle uyanılan bir ev. Pencereleri hep açık, içeriye çiçek kokuları giriyor. Perdeleri güneşle dans ediyor. İçeride kitaplar var, sıcak çay var, bir de sessizliği konuşan anılar. O hayalin bir de verandası var. Orada biriyle oturuyorum bazen... Kim olduğunu bilmiyorum, yüzü net değil. Ama bana huzur gibi geliyor. Konuşmadan anlaşıyoruz. Zaman bazen duruyor onunla, bazen uçup gidiyor. Ama hiç canım sıkılmıyor. Çünkü bir yerden tanıyorum onu… Belki bir ömrün içinden, belki bir dua’nın içinden. Deniz var sonra. Uzak değil, yürüyerek gidilecek kadar yakın. Dalgaların sesi geliyor arad...

Küçük Bir Işık Her Şeyi Değiştirebilir

Resim
Bazen hayat, ağır bir bulut kümesi gibi çöker üzerimize. Gökyüzü grileşir, yollar görünmez olur sanki. İşte tam da o anlarda, içimizde yanan küçük bir umut ışığına tutunmak, her şeyi değiştirebilir. Belki küçücük bir kıvılcımdır o, ama rüzgarı arkasına aldığında nasıl da alevlendiğini, tüm karanlığı nasıl da aydınlattığını görmek paha biçilmezdir. Bu ışık, en derin kuytularda bile kendine bir yol bulur ve bize fısıldar: "Hala nefes alıyorsun, hala bir şansın var. Vazgeçme, çünkü en güzel hikayeler, tam da vazgeçmek üzereyken başlar." ​Bu ışığı bize yansıtan, yolumuzu aydınlatan genellikle dostluklardır. Gerçek bir dost, fırtınada sığınacak liman, düştüğümüzde uzanan bir eldir. Sözleri bazen bir battaniye gibi sarar, bazen de içimizdeki ateşi yeniden harlar. Onlarla paylaşılan kahkahalar, kurulan hayaller, en zor anları bile anlamlı kılar. Birbirimize verdiğimiz destekle, sırt sırta verdiğimizde ne kadar güçlü olduğumuzu fark ederiz. Dostluklar, aynı gökyüzüne bakarken farklı...

ÇOÇUK OLSAM YENİDEN

Resim
Ve ben birden, küçük bir kız çocuğunun kumlara çizdiği kalbi hatırladım. Bir kavanoz vardı çocukluğumda, içinde denizden topladığım midye kabukları… Her biri küçük bir sır gibi dururdu, dokunsam ses verecek, dinlesem fısıldayacak sanırdım. Kapağını her açtığımda deniz kokardı odam. Oysa ne o kavanoz aynı kaldı, ne ben o çocuk...  Bazen unuttuğum bir duyguyu  rüzgârın tenime değen serinliğinde bulurum.  Bazen de bir dut yaprağının kokusunda...  İşte bugün, tam da öyle bir gün.  İçimde bir salıncak kuruldu,  ve gökyüzü bana çocukluğumu fısıldadı.  Ben çocukken evimizin önünde bir dut ağacı vardı.  Kökleri evin yanından başlayıp  hayal dünyama uzanırdı.  Kocamandı gözümde.  Şimdiki aklımla bakınca ne kadar küçükmüş belki,  ama o zamanlar sanki gökyüzüne dokunurdu.  G ökyüzüne uzanan en saf dilek gibiydi. Her yaz, o ağacın altında büyürdü hayallerim. Dallarında kuşlar öter, ben susardım. İçimde konuşan bir sevinç olurdu… Ad...